Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Geleneğe, otoriteye, vahiye ve “gayretkeşliğe” karşıdır ve bu bağlamda, Descartes’ın günün kurum ve törelerine uygulanan sistematik şüpheciliğini yansıtır.
O halde, burjuvazi olmadan filozofların var olmaları neredeyse imkânsızdı. Buna karşın, filozoflar olmadan da burjuvazinin ne özgüveni ne de felsefi temeli eksiksiz olurdu.
Reklam
Kesinlikle fildişi kulesi tipleri değillerdi. Kilise ve üniversitenin yerleşik dünyasına karşı çağırılarını yeni yeni uyanmaya başlamış olan halka doğrudan yapan edipler, halka-indirmeciler (popularizers) ve propagandacılardı. İlk örneklerinden biri Fontenelle’dir.
Her şeyin filozofların istedikleri gibi gerçekleşmediği muhakkaktır.
Fransa’da XIV. Louis’nin, İngiltere’de Restorasyon dönemlerinin düşüşe geçtiği yıllarda, Orta Çağ Katolik ve Protestanlarının dünya görüşlerinden son derece farklı bir dünya görüşü ortaya çıkar.
“Avrupa’nın vicdani buhranı” Fransız tarihçi Paul Hazard, La Crise de la Conscience Européenne adlı kitabında, 1680 ile On Yedinci yüzyıl arasında entelektüel dünyadaki çalkantıyı böyle tanımlar. On Sekizinci yüzyıl aydınlanmasını hızlandıran bu “buhran” elbette bir felaket niteliğinde değildir.
Reklam
...insani ve ilahi her şey genel itibara kurban edildi ve sonuç olarak ulusal iflas meydana geldi.
Sayfa 1022Kitabı okuyor
"Dinin başı, ortası ve sonu İNSANDIR."
Herhangi bir öznenin nesnesi, öznenin doğasının nesnel biçimde ele alınmasından başka bir şey değildir. Bir insanın düşünceleri ve mizacı nasılsa Tanrısı da öyledir; insanın ne kadar değeri varsa Tanrısının değeri de o kadardır. Tanrı bilinci aslında kendilik bilincidir, Tanrı bilgisi kendilik bilgisidir. Tanrısına göre insanı bilirsin ve insana göre Tanrısını; bu ikisi özdeştir. Tanrı insan için neyse, kalbi ve ruhu da odur; tam tersinden düşünürsek Tanrı içsel doğanın kendini gösteriş biçimidir, insanın kendini ifade etmesidir din, insanın gizli hazinesinin heybetli biçimde açılmasıdır, gizli düşüncelerinin ortaya serilmesidir, aşk sırlarının açıkça itiraf edilmesidir. Ludwig Feuerbach
Mill'in ünlü özgürlük kriteri
Medeni bir topluluğun herhangi bir üyesi üzerinde, onun arzusuna rağmen, gücün haklı olarak kullanılabileceği tek yer başkalarına gelecek zararı önleme noktasının olduğu yerdir. Bireye maddi ya da manevi olsun, kendi hayrı için müdahale yeterli bir gerekçe değildir. Hiçbir kimse, bir şeyi yapmaya veya buna katlanmaya, sırf böyle yapması onun için hayırlı olacaktır diye, onu daha mesut kılacaktır diye, başkalarının düşüncelerine göre böyle yapması akıllıca yahut doğru olacak diye mecbur edilemez. Bu hiçbir şekilde haklı değildir. Bunlar bir kişiyle ilgili olarak serzenişte bulunmak, onunla tartışmak, onu ikna etmek veya ondan ricada bulunmak için haklı nedenler olabilir; ancak o başka türlü yaptığı takdirde onu zorlamak veya herhangi bir kötülüğe uğratmak için hiç bir zaman haklı birer neden oluşturamazlar. Kendisine müdahalenin meşru olması için onun yapmamasını istediğiniz davranışının başkasına mutlak surette zarar verecek nitelikte olması gerekir. Bir bireyin davranışından dolayı topluma karşı sorumlu olabileceği kısmı, o davranışın başkasını ilgilendiren kısmıdır. Kendisini ilgilendiren kısmında özgür olması onun için mutlak bir haktır. Birey kendisi üzerinde, kendi vücudu ve beyni üzerinde, bizzat kendi başına buyruktur. John Stuart Mill
( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
510 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.